crash 1
i. 1. şangırtı; gürleme, büyük bir gürültü. 2. İng. araba kazası. 3. hızla gelen büyük iflas. 4. bilg. arıza. f. 1. (kaza sonucu olarak) çarpmak/düşmek: The plane crashed into the mountainside and burst into flame. Uçak dağın yamacına çarpıp alev alarak yandı. 2. çarpa çarpa şiddetli ve gürültülü bir şekilde gitmek/koşmak: A bull was crashing around in the china shop. Zücaciye dükkânında bir boğa etrafı kıra döke koşuyordu. 3. büyük bir gürültüyle çalmak/çarpmak/vurmak: She crashed the dishes down on the table. Tabakları büyük bir şangırtıyla masanın üstüne çaldı. 4. atarak paramparça etmek: He crashed his glass against the wall. Bardağını duvara atarak paramparça etti. 5. gürlemek, büyük bir gürültü yapmak: The thunder crashed. Gök gürledi. 6. (işyeri) hızla iflas etmek/top atmak. 7. k. dili (bir yere) davetsiz/izinsiz/biletsiz girmek/dalıvermek/katılmak. 8. at k. dili (bir yerde) gece kalmak: Can I crash at your place tonight? Bu gece sende kalabilir miyim? 9. bilg. arızalanmak.